Əziz oxucularım bu gün sizə oxumaqdan böyük zövq aldığım " Hayal " əsərindən bəhs etmək istəyirəm.
Əsərin müəllifi Ayşe Kulin yaradıcılıq fəaliyyətinə gec başlamışdır. Əslində kiçik hekayələr yazsa da nəşr etdirmək bir qədər sonra nəsib olmuşdur. "Hayal" əsəri avtobioqrafik əsərdir. Əsərin dili isə olduqca mükəmməldir, sadədir. Yeri gəlmişkən Ayşe Kulin kifayət qədər yaşının olmasına baxmayaraq gənc və gümrahdır.
Əsərin müəllifi Ayşe Kulin yaradıcılıq fəaliyyətinə gec başlamışdır. Əslində kiçik hekayələr yazsa da nəşr etdirmək bir qədər sonra nəsib olmuşdur. "Hayal" əsəri avtobioqrafik əsərdir. Əsərin dili isə olduqca mükəmməldir, sadədir. Yeri gəlmişkən Ayşe Kulin kifayət qədər yaşının olmasına baxmayaraq gənc və gümrahdır.
Əsərdən seçdikdərim :
- Dünyanın hər köşesinde aşk , aşktı demek ki , terkibi nerde olursa olsun , bir miktar olursa olsun bir miktar kıskançlık içeriyordur.
- Hatırlamak geçmişi, yeniden yaşamak gibidir bazen.
- Bitişler başlagıçlara gebedir ve acının üstesinden gelmenin iki çaresi vardır; ya acıyla yaşamayı öyrenmek, ya da acıyı düşünmemek için kendini bir işe kaptırmak.
- Dinlenmek için yazmak . İç dökmek için yazmak. Mutlu olmak için yazmak. Kalan zamanda yazmak , yemeye çarılmadığın akşamlarda yazmak, yatmadan önce yazmak, sabah kalkar kalkmaz yazmak.
- Kalkdım masadan, dışarı çıktım, yağmur çiseliyordu. Yüzümü Allahın rahmetine çevirdim. Annem ile babamın düğün gecesinde yaz olmasına rağmen çok yağmur yağmış. Berekettir demişler : Ne bereket ama tek mahsul ben !
- "Tanrım , anamdan esirgediğin çocukları bana verdin madem, babamdan esirgediğin şansı da bana ver." diye dua etdim. " Bir fırsat koy önüme. Aç kapımı lütfen. "
- Mete doğduğunda baygındım , sonradan sonradan doğan çocuklarım gibi kucağıma vermemişlerdi onu . Gözlerimi odamda açmış, yirmi dakikadan beri yanımdaki beşikte yatan oğluma elimi uzatmış, incitmekden korkarak, usulca dokunmuştum. Bir mucizeyi gerçekleştirmiş olmanın, dünyaya bir insan getirmenin gururuyla, bu bebeğin sırtıma yüklediği sorumluluğun ağırlığıyla , biraz korku ama inanılmaz , dayanılmaz bir sevinçle dokunmuştum. Kalbim sanki çocuğuma dokunan parmağımın ucunda atmıştı bi süre. Çok benzeri duygularla uzattım elimi, doğumunu çok uzun zamandır beklediğim bu yeni çocuğuma, hayallerimin, duygularımın ürününe, mucizeme... Sonra kavradım kitabı , aldım bi süre de elimde tuttum :fırından yeni çıkmış, sıcaq bir ekmek tutar gibi keyfiyle ama elim yanarak. Burnuma götürüb kokladım. Mis!
- Doğdum, kızdım . Bu dünyaya hiç gelmemiş saydılar. İlk avazda beşik kertip kaderimi yazdılar. Sürme gözlü koç mu , ben mi kurban.
- Felek bir yandan sapıyla gözümü çıkarırken, ötür yandan çay kaşığıyla da olsa hakkımı vermeyi ihmal etmiyordu.
- Ben ağlamıyordum . Sadece yaşlar iniyordu yüzüme. Benim söylemedilerimi, bağırmadıklarımı dile getirircesine ard-arda dökülüyordu yaşlar.
- Ne kötü bir şeydir bilsen, ölünceye kadar kin duymak bir insana, ayakkabında sürekli ayağına batan minik bir çakıl tayı gibi , rahatsız edici, huzur kaçırıcı bir duygudur. Ama iş evlat üzerine oynanan pis bir oyun olunca , evladın canı da ananın canı kadar yanınca, bağışlamak artık insanı aşıp, Allaha kalıyor öteki alemde.
- Hayat hiç kimsə için diyil sürekli yükselen, düz bir çizgide ilerlemiyorken, benim için niye değişik olsundu ki .
- Allahım , pencereden süzülüp göklere mi çıksam, damların üzerinde kanat mı çırpsam, eve kadar koşa - koşa mı gitsem.
- Ölürken hayatı sinema şeridi gibi geçermiş insanın gözünden ya , ben de mi aceba ölüyordum mu ki , çocukluğum, ilkgençliğim resim-resim akıyordu gözlerimin önünden .
- Tek çocuk anaları bilirler o tek evladın veda etmeden gitmeyeceğini, bir felaket olmadıysa.
- Sadece üzüntü ve keder değil , bazen de hayalini dahi kurmadığın bir şey , bir güzellik, bakarsınız gelip bulmuş sizi.
- On üç yaşında kocaya satılmak, dokuzar - onar çocuk doğurmak, kumaya katlanmak, ömür boyu horlanmak istemiyorlardı.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder